Müzik

13 Nisan 2014 Pazar

"Halk benim halkım, ama halk benim kılavuzum değil !"



Hastanedeyken hayatımdaki eksiklerin yanı sıra fazlalıkları da gözden geçirme fırsatı buldum.


Sağcı arkadaşlarla, AKP'lilerle bir sorunum yok, ama geçmişinde solculuk olup da bugün -AKP'ci bile değil- direkman RTE'ci olan kişileri Facebook'umdan siliyorum. Solcu geçmişleri olmadığı için silmediğim, ama bu tavrımdan rahatsız olan RTE'ciler de isterlerse kendilerini silebilirler. Eksikliklerini hissetmem.


Hiçbir zaman, 2007'deki büyük ayrışmada bile, siyasî tavrı nedeniyle kimseyle ilişkimi, sanal veya gerçek arkadaşlığımı bitirmedim. Beni silen çok oldu ama ben kimseyi silmedim. Bu bir ilk. İçimden gelen sesi dinleyeceğim.

AKP'lilik, ben benimsemesem de fikrî bir tavır. İnsan fikir değiştirebilir. RTE'cileşmek ise SOLA BULAŞMIŞ BİRİ İÇİN fikir değişikliği değil, ahlâk ve kişilik aşınması. Bunlar –ister TV programcısı ister Facebook gevezesi olsunlar- Yiğit Bulut’un “solcu” türdeşleri. Onun kadar sürreel değiller ve herhalde bu yüzden midemi ondan daha fazla bulandırıyorlar. Duygu+düşüncem bu. Bu zevatın bu dakikadan sonra bütün yazacaklarını, bütün söyleyeceklerini biliyorum ve merak etmiyorum. Dahası, kendileriyle, sesleriyle veya suretleriyle monitörde karşılaşmaya bile artık tahammülüm yok.


Kompoze edersem uzayacak. Ben nihayet taburcu oldum ama felç azalarak bitecekmiş, sağ kolumu henüz tam kullanamıyorum. Bu yüzden notlarımı sıralayarak özet geçeceğim:

1) Dün solcu bugün AKP'li olabilirsin, mecburen saygı duyarım, ama RTE'cilik ne lan şapur şupur? Siktir git! Uzakta yala!



2) Anlaşılacağı üzere AKP'cilikle RTE'ciliği ayırıyorum. RTE'siz AKP Özal'sız ANAP gibi ise bu AKP'nin sorunu. İlgi alanım dışında. Güzel şeyler yaptılar. İttihatçı damarı kanlanan RTE şimdi pişman görünüyor ama elbirliğiyle askerî vesayeti skerttik. Laiklik zikinin çekimine kapılıp Denizleri (ve daha nicelerini) asan, Kürt halkıyla savaşan ordunun arkasında hizalanmadık. Dikotomimiz din-laiklik ve/ya emperyalizm-vatan millet (daha doğrusu ulus-yurt) değil, askerî vesayet-sivilleşme, ve demokrasi-kemalizm oldu. Darbecilere, profesyonel katillere karşı AKP’yi destekleyerek kemalofaşist cumhuriyetin surlarında demokratik gedikler açtık, çok da iyi yaptık. (Kapatsın hadi Twitter’ı Facebook’u. Lütfen kapatsın. Sıkı sıkı kapatsın. Süresiz kapatsın. Kaç saat, kaç gün, kaç hafta sürecek görelim. Rezil etsin kendini). Nefesleri buraya kadardı. Zaten sonuna kadar gelmelerini beklemiyorduk. Bunu burada, Twitter'da, Ekşi'de defalarca yazdım.

+ Bu ittifakın sonu geldiğinde bir baktık aramızdan birileri AKP saflarına yerleşmiş! Hadi olum gidiyoruz diyorum, kalkmıyor yerinden. Gezi’yi bile AKP-RTE ağzıyla yorumladı şerefsizler. İç düşman-dış düşman retoriğine kadar düştüler. Yıllarca dalga geçtikleri retorik. (Belki bu yazıyı o zaman yazmalıydım. Gezi’den sonra hiçbiriyle muhatap olmamakla yetindim).


+Bizim AKP ittifakımızı eleştirenlere iyi bakın: Devirecekleri (bkz. devrim) (bkz. devirmek) TC’nin kurucusu Mustafa’yla ve onun sol düşmanı ordusuyla müttefik olmaktan hiç rahatsız değiller. Çünkü neden, çünkü laiklik! Çünkü halkımız cahil, çünkü seçmen çok rererö. Daha detaylı yazcam bunları.



3) Öfkem, 2014’te RTE’ci olabilen ex-solculara. 2004'te RTE'ci olmakla 2014'te RTE'ci olmayı da birbirinden ayırıyorum evet. Tane tane izah edeceğim bunları. Sağ tarafıma tekrar kavuşayım, oturup uzun uzun yazacağım. (Not: Mayıs ayında bir sitede yazmaya başlayacağım. Sitenin henüz bundan haberi olmadığı için şimdilik ismi lazım değil. Ayda 3-5 yazı. Aperiyodik).


4) Normal zekâda bir insanın herhangi bir başka insana, bir ölümlüye bu şekilde "bağlanmasını" zaten sorunlu buluyorum. RTE burada sadece çapsızlığıyla insanı gülümseten bir örnek. Özellikle bir vakitler solcu olduğunuz, tarihte bireyin rolü, kişi kültü vb. mevzulara aşina olduğunuz hatırlandığında. Kılıçdaroğlu'nun sözlerinde derin hikmet bulana veya Bahçeli'yi dünya lideri gibi görene de götümle gülerim. "Bütün dünyanın hayran olduğu ulu önder Mustafa"ya hâlâ gülüyorum, aklıma geldikçe. İnsanoğlunun/kızının zavallılığının, küçüklüğünün, basitliğinin milyonlarca kanıtından biri de bunca evrimden sonra hâlâ sürüye bir lider araması, bulması, onu yüceltmesi.

5) Yıllardır Mustafa Atatürk'e demediğimi bırakmadım. Pişman değilim. Kendisi yüceltildiği sürece devam da edeceğim. Hal bu iken, bir dönem Mustafa'yı birlikte tefe koyduğumuz arkadaşlar donanımı ve kaderimizdeki rolü itibariyle onun mendil cebini bile dolduramayacak RTE gibi bir tipe, bu tipin bütün şımarıklıklarına, tatminsizliğine ve muhteşem çemkiriciliğine rağmen ona "saygı" duymamı (siz yaltaklanmamı diye okuyun) niye bekler anlamadım. Yanlış beklenti dostum. Bunu vaat ettiğimi hiç hatırlamıyorum. Seçildiği halde koltuğu elinden alınsın demedim, zaten o koltuğa şu otursun diyeceğim biri de yok, küfür(*) etmedim, yüzüne tükürmedim. Doğru bulduğum lafı, beğendiğim icraatı överim ben. Aha da önderimi buldum deyip gözlerimi kapatarak kuyruğuna tutunmam. Böyle bir ihtiyacım yok. İnsan değişir, genellikle de bozulur. Kimse benim de kuyruğuma sorgusuz sualsiz takılmasın. Hatta sorgulu sualli de takılmasın. Hiçbir fikri ben söyledim diye doğru kabul etmesin. Hiçbir yere ben gidiyorum diye gelmesin. Hiçbir şeyi ben istedim diye yapmasın.

+ (*) Savunucularının "şımarık, hoyrat, kaba, agresif, saygısız" gibi lafları bile “küfür” saymaları skimde değil. Her şımarık, hoyrat, kaba, agresif, saygısız lider ve onun yalakaları bu ifadelere karşı hassastır. Ama bunlar hakaret değildir. Dünyadan, demokrasiden, çağdaş özgürlüklerden bihaber azgelişmiş lider ve azgelişmiş yalaka hassasiyetidir bu. “Dünyanın hiçbir yerinde bunu yapamazsınız.” Yok yav? Siktir! Vıcık vıcık sağcılık. Dünyanın hiçbir yerinde başbakana şımarık, hoyrat, kaba, agresif, saygısız diyemezmişiz. Pür cehalet! Irak savaşı başladığında İngiltere başbakanını tasmasını Bush’un tuttuğu köpek olarak gösteren klip yayınlanıyordu İngiliz TV’lerinde. En entellektüelleri, en utangaçları “bütün dünya adamın üstüne geliyor, o ne yapsın” diye aklamaya çalışıyor RTE’nin gitgide –kendisi açısından- trajikleşen asabiliğini. Hiçbir ülkede "ülkenin başbakanına" böyle şeyler denemezmiş. Denmişi var.

+Adamın şirazesi kaymış. Yüzde 50 oy almışken diğer yüzde 50 niye bana oy vermiyor diye uyku uyuyamıyor. Ankara’nın tepelerinden bakınca kendisinin sadece cumhuriyetin gelip geçici bir üst düzey memuru olduğunu, kral veya padişah olamayacağını, hatta cumhurbaşkanlığı yetkileri az gelir başkan olayım derken artık cumhurbaşkanlığının bile riske girdiğini, devleti de toplumu da daha dindar yapamayacağını, bu yüzyılda bu toplumda dindarlığın işte bu kadar olduğunu, gençliğinden beri kalbinde yaşattığı “dava”nın diğer “dava”lar gibi ayakları havada durduğunu, zaten kendisi ve ailesinin dindarlığının da dinleme kayıtlarıyla pek güzel ortaya çıktığını, kaldı ki kendisi dört dörtlük olsa ve ağzıyla kuş tutsa bile herkese aynı anda yaranamayacağını, bunun dünyanın kuruluş kanununun bir gereği olduğunu... filan görmesi gerekiyordu; göremedi. Sınırlarıyla yüzleşti, kabullenemediği için çıldırıyor. Bu hüsran başka hüsran. Yüzde 80 alsa, yüzde 20 için öfkeden uykuları kaçacak. Bu hale gelmiş. “Milleeğğt” diye diye milletin yarısına küfrediyor sabah akşam. Ben kendisine küfretmiyorum. Şımarık, hoyrat, kaba, agresif, saygısız diyorum. Küfür bilirim. Edecek olsam ederim. Solcu geçmişli RTE yalakalarına ediyorum gördüğünüz gibi.


+Allah rahmet eylemesin, teey ‘80’lerde Saddam için anlatılan bir fıkra vardı. Rakamları atacağım tabii, hatırlayamam. Seçim yapılmış. Bizim ulu önder Mustafa dönemi gibi, tek parti giriyor seçime. Akşam yardımcıları “efendim sadece 358 kişi hariç tüm halkımız size oy verdi” diye müjdeyi veriyorlar. Ama sevinmesi beklenen Saddam’ın kaşları çatılıyor. Dişlerini sıkarak “Çabuk bana o 358 alçağı bulun” diyor.


+İki cümlenden birinde “millet” geçiyor. Yani sizin tanımınızla tüm müslüman Türkiye toplumu. Peki bir önceki ve bir sonraki cümlende nefret kustukların kim sayın başbakan? Uzaylı mı onlar?

+Halk kavramına egemenler, yönetenler, burjuvazi, bürokrasi dahil değildir. Millet ise hepsini kapsar. İmtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitledir ve kaynağı götümüzdür. Çünkü gerçek hayatta böyle yekpare bir özne yoktur. 21. yüzyılın ilk çeyreği Türkçesi ve Türkiyesi itibariyle başbakanın kullandığı anlamda “millet” diskurunu bile kullanmaya başlamış adamın artık solculuk iddiası olamaz. Solcuyum demeye kalkarsa "sıs lan!" denmelidir.





+İktidar kötü, kirletici bir şey. Bunca checks, bunca balances (bkz. checks and balances), bunca kuvvetler ayrılığı boşuna değil. Liderler, iktidar kokusu alınca onun etrafına toplanıverecek yalakaların gazına gelip nefsine, egosuna yenilmesin, ülkeyi skmesin diye. Halk gözünü hastanede açtığında iş işten geçmiş olmasın diye. Güç, iktidar, eğer kontrol edilmez, dengelenmez ise sağlam karakterli birini bile bozar. Sağlam karakterli birini bile diyorum bak. Gerisini söylemiyorum.





+İstisnasız dünyadaki bütün örnekler kendi ömrünün bir sınırı olduğu hissiyle yerine oğlunu-kızını hazırlamaya başlıyor. Allah sayın başbakanı bu şeytan aldatmacasından korusun! Ex-solcu yavşaklar eminim buna da duruma göre inkârcı ya da meşrulaştırıcı ya da sıradanlaştırıcı yorumlar getireceklerdir. Arşivleriz onları da.





6) Gizli dinleme kayıtlarının yayınlanmasından çok memnunum. Kim dinlemişse kulağına sağlık.Polisten hoşlanmam, ama psikopat bir katili yakalamasından hoşlanırım+Askerden hoşlanmam, ama başka bir devletten ülkeye bir saldırı olursa püskürtmesinden hoşlanırım=Yaptığı bir işten hoşlanmak için cemaatten de hoşlanmak zorunda değilim.(*)Ben kamusal görev ve yetkilerini para için, mal-mülk için, rakiplerini ekarte etmek için kötüye kullanan bir şerefsizsem, laik devletin ilahiyat'ından emekli olduğu güne kadar sakal da bırakmamış satılık bir sakallının bulduğu Allah'ı -haşa- kerizleme formülüyle meşrulaştırdığımı sandığım rüşvet ve komisyonları evlerde istifliyorsam, kamuoyuna başka, kamuoyunun gıyabında başka konuşuyorsam, beni de dinleyip yayınlasınlar. Hastanede vakit boldu, düşündüm taşındım karar verdim: 21. yüzyılın şeffaflığı budur. Bu kayıtlardır. Hele bizimki gibi şeffaflık geleneği olmayan, dini istismar ederken boyalı bir beze de Allah’tan daha fazla tapınabilen toplumlar için bu gizli kayıtlar ilaçtır ilaç! [Sen etik'ten bahsetme ulan ayı! (Çok sırıtıyor)] Eski GenKur başkanının Balyoz davasının belgelerinin gerçekliğini laf arasında itiraf ettiği ses kaydıyla ilgili yazdıklarımı bulup okuyun. Alkışlıyordunuz. Cemaat ya da her kimse, o gün onları dinleyip yayınlarken niye ağzınız kulaklarınızdaydı?





+ (*) Hiç “kötü” diyebileceğim Gülenci tanımadım. Ama bu tür yapılara kuşkuyla bakarım, cemaatçilerden değilse de cemaatlerden uzak dururum.





+ Demek muhaliflerinin böyle dinleme kayıtları olsa RTE konuya etik açıdan yaklaşır, kayıtları kullanmazdı öyle mi? RTE? Bizim RTE? Tayyip? Erdoğan? Recep Tayyip Erdoğan? Etik değil diye kullanmazdı ha? Senin ben lider aşkından görmez olan göZünü skym! RTE olsa etiği gözetirmiş! Etik... RTE... Evet evet, o RTE. Etik açıdan şeyapmazmış.








7) Allah Türkiye’yi seviyor. Asker zekâsı ülkeyi iç savaşa sürüklerken AKP’yi göndermişti, şimdi de reis zıvanadan çıkarken bu gizli dinlemelerle imdadımıza yetişti. Şüphesiz ki O’nun elinde her türlü “fren” bulunur!





+Allah’ın elinde sanmam ki bir “rekatsayar” olsun. Ama şu son aylarda yaşananlar yüzünden İslam ve Müslüman imgesinin nasıl bozulduğunu ölçebilen, bu atmosferin etkisiyle dine mesafe koyacak ya da düşman olacak oğlan ve kızların günahlârının ne kadarının kendilerine ne kadarının İslâmî usullere uygun hırsızlık, sakallı profesörden fetvalı yolsuzluk, ve Allah’ı –haşa- kerizleyerek yapılan zina (muta nikâhı) erbabına ait olduğunu tartabilen ilahî bir terazi herhalde vardır.





8) Mazide solculuk var ya, taraf değiştirdikleri gerçeğiyle yüzleştirildiklerinde tek sarılabildikleri mevzu haliyle barış süreci oluyor. Oysa barış süreci reis'in tek taraflı lütfu, ihsanı, inayeti değil. Ve bir solcu kendisini PKK-Kürt cenahındaki barış yanlıları (bunlar en az 15-20 yıldır varlar) arasında görür; bir sakallıya fetva sipariş edip harama tamah etmek dâhil sağcılığın her gereğini yerine getiren şaftı kaymış, asabî ve küfürbaz bir reis'in yanında değil. Ayıp. (Bu arada Abdullah Öcalan hakkında Ekşi Sözlük’te yazdıklarımı şuradan görebilirsiniz: http://eksisozluk.com/abdullah-ocalan--38221?a=search&author=mehmet%20ordekci BDP-HDP'ye oy veren biri olarak yazdım bunları. Bir fikri savunmak, birilerinin bir momentte yaptıklarının isabetli olduğunu kabul etmek için o birilerine “bağlanmak”, onu yüceltmek, lider bellemek zorunda değilsiniz; ona örnek diye okuyun. Altı üstü adamın ülke sorunları için bir programı var ve size de bu program makul geliyor aq. Abartmayın. Mustafa’yı kaldırıp Recep deyince “tüm dünyanın hayran olduğu ulu önder” sıfatı komikliğinden bir şey kaybetmez. Dünyayı en az 50 yıl geriden takip ediyor demokrasimiz. Yabancıların gülümsemelerini yanlış anlamışsınız siz).





9) [Neydi unuttum. Kalsın gene de. Manevî değeri, hatırası var]






10) RTE'nin planlı- hesaplı filan konuştuğuna inanmıyorum. Evet koskoca başbakan, evet kırk yıllık siyasetçi ama maalesef iki cümle sonra ne söyleyeceğini kendisi de bilmiyor. Prompter’dan gözünü ayırınca çam ormanları alt üst oluyor. 2007-2013 arası başta her salı yaptığı meclis grup konuşmaları olmak üzere (ki diğer partilerinkini de aksatmazdım) herhalde bütün konuşmalarını dinledim/izledim. Kendisi planlı-hesaplı ya da hatta kontrollü konuşabilme yeteneğini kaybedeli en az iki yıl oldu. Siz çelişkileri ve çemkirmeleri arasında cevher aramaya, olanca yalakalığınızla çok haklı bulduğunuz o öfkesi yüzünden konuşma metninde olmadığı halde ağzından kontrolü dışında pırtlayanlara izah bulmaya, tevil götürmeyecek zırvalarını tevil etmeye devam edin. Yarın o bir rapor alır, üç-beş ay hastanede tedavi görür, aklanır. Ülkedeki bütün ballı arsa-emlak işlerini bizzat yönetmeye çalışma stresini kaldıramamış adam deriz. Siz ex-solcu yeni muhterem yavşaklar ise namus çerçevesinde izahı ve raporu olmayan olağanüstü yalayıcılığınızla tarih nezdinde rezil olduğunuzla kalırsınız. Ben hakkınızda notlar almaya başladım. (bkz. bu okuduğunuz satırlar)





11) Herhalde hemfikir olduğumuz tek konu, bir diktatörlüğe doğru gitmediğimiz. Siz bunu reis'in altın kalbine ve eşsiz tutarlılığına bağlıyorsunuz, bense "sıkar biraz" diyorum. Allah ıslah etsin, adamda bir diktatör için gerekli ego fazlasıyla mevcut. Sizin gibi solcu geçmişli versiyonları dahil geniş bir diktatör yalakası kadrosu da hazır. Ama diktatörlük için diktatör bulmak yeterli mi? Sizce RTE 2013 Türkiyesinin sosyolojisini, dengelerini, ortalama vizyonunu kuşatabilir mi? Elinde asker-polis olacak evet. Ama yakın geçmişte de PKK gibi bir deneyim var, şimdikinden çok sert, çok hukuksuz, çok faşist bir devletin bile pekâla domaltılabileceğini göstermiş bir örnek olarak. On binlerce ölüsüyle yanıbaşımızda.





+Zayıf ve bazı organları kemalizm mikrobuyla malul de olsa köklü bir radikal sol muhalefet geleneği var. Binlerce ölüsüyle işte orada bekliyor. +Biz uzlaşsak, teslim olsak, ya da pıssak bile kimlikleri gereği RTE gibi bir Alevî düşmanına teslim olamayacak milyonlarca Alevî var; kaçını öldürebilecek bir diktatör, kaç yılda köklerini kazıyabilecek? Türkiye’yi ne sanıyorsunuz? Sosyolojinin seçim sandığı mı var? “Kürt-mürt yok, hepiniz Türksünüz” diyen Mustafacı vizyon sosyolojiye direnebildi mi? Cumhuriyet tarafından yok sayılmakla Alevilik yok oldu mu? 1984’te, 200 silahlı adamla başladı PKK “terörü.” Bugün milyonlarca oy alıyor. Ha dünya da eski dünya değil bu arada. Miloseviç'lere "o sizin iç işiniz" denmiyor artık. Ne mutlu ve ne mutlu ki sivillere kıymaya başlamışsanız millî bokunuzu ulusal püsürünüzü insanlık sklemiyor. Eskiden ambargoyla yetinilirdi, şimdi gerekirse onunla da kalmayıp fiilen (bombalarla) müdahale ediyor dünya. Öyle bir şey olursa siz RTE’yle, Perinçek’le ve Avrasyacı Ergenekon paşalarıyla beraber direnin, ben –hayatta ve özgür olursam- “emperyalizmin” yanında olacağım o gün.





ABD ve kankilerinin Irak'a girmesi meşru olmayabilir, ama BM'nin Taliban'ı, Avrupa'nın Miloseviç'i, NATO'nun Kaddafi'yi skertmesi dibine kadar meşru. [RTE yalakaları, on binlerce müslümanın katili Miloş'u bir dinleseydiniz ah, adam neredeyse ölüyordu haklılıktan! (Gerçi öldü zaten; Lahey'deki hücresinde). O kadar temiz, o kadar iyi niyetliydi ki ah ah ah! Bir o kadar (Sırp) MİLLET(i) sevdası, bayrak demagojisi, kefen edebiyatı... Âlâsı vardı adamda]









Bunlara kalmadan, reis'in etrafında homurdanmalar başlar yakında, hâlâ başlamadıysa. Bir tane idealist kaldı mı acaba, küpünü doldurma değil de “dava”ya hizmet adına orada olan? Sanmam. Tek bir kişinin "bu adam bizi de yakacak" diye fısıldaması yeter. Suni denge bozulur, korku duvarı çatlar, arkası gelir zaten. Kerameti kendinden menkul önderine uzaktan uzağa kendisini kaptırmış, bağımlı, ezik kişiliklerin, kefene sarınıp mitinge koşan hödüklerin öngörebileceği şeyler değil bunlar. Onlar düşük zekâlı oldukları için komplo teorileri bunca revaçta zaten. (Yav he he, dünya reis'e karşı birleşti he. CNN International ve Wall Street Journal olmasa Osmanlı geri geliyordu he).





Bütün bunlar ileri senaryolar. Türkiye ne Sırbistan, ne Afganistan. 150 yıldır (evet Mustafa’dan da öncesi var) batıya bakan bir ülke. Batıyla bağlar ve bağlantılar kılcal damarlar değil atardamarlar düzeyinde bugün. ETÖ’cüler darbe yapamadıysa batıdan –bu kez- destek alamadıkları için yapamadı. RTE’nin ülkeyi yönetemez olması için Batı’nın Türkiye’ye yalancıktan küsmesi, “oynamıyorum ben oynamıyorum işte” demesi bile yeterli.





+Burada TR’nin zayıflığını, bağımlılığını olumlamıyorum. AKP de batının ve İsrail’in desteğiyle bugünlere, buralara geldi. Irak savaşındaki –TBMM oylamasına takılan- jingoizm çılgınlığı, emperyalist saldırganlara yedeklenme çırpınışları ve el altından destek performansı bin yıl geçse unutulmaz. (Bir tek siz unutursunuz, koduumun karaktersiz ex-solcu yalakaları). AKP-RTE şimdi batıdan aldığı destekleri unutmaya ve inkâra meyilli. Etrafında kendisini dürtüp uyandıracak kimse bırakmamış reis. İyi bilir aslında, kime ne borçlu. Demek istediğim budur.






12) Sağcısı mazideki, kemalisti daha yakın mazideki, pek çok solcusu istikbaldeki bir asr-ı saadet'e inanır. Ben kıyamete kadar bitmeyecek bir iyi-kötü mücadelesine inanıyorum. Azalacağız, çoğalacağız, ama hep olacağız. Azalacaklar, çoğalacaklar, ama hep olacaklar. HDP-BDP'ye oy vereceğim. Belki bir gün onlar iktidar olacak, ama ben gene muhalif kalacağım. Sanmıyorum ama bir gün bir partim belki olabilir geçici olarak, liderimse yok ve hiç olmayacak. (Yazdıklarımı anlaşılır kılmak adına yazdım bunu).





13) Soyut bir ideal insan tasarımına dayalı tüm ideolojilerle vedalaşalı tam 18 yıl oldu. 1993-95'te marksizmle, 1995-96'da anarşizmle helalleştim. Halka, millete, ulusa -sonuçta insanları kasteden kavramlar oldukları ölçüde- saygım var; ama şu "milleeğğt" her kimse, vallahi her duyuşumda kusasım geliyor. Bu diskura yeni yeni alışan eski solcu-yeni RTE'ci bir götlek görürsem onun suratına kusmayı düşünüyorum. Baştan duyurayım da centilmence olsun.





14) RTE isterse %80, %90 oy alsın. Doğruyu yanlışı belirlerken buna mı bakacağım? Halk –bana göre- iyi bir şey yaparsa mutlu olurum, -bana göre- kötü bir şey yaparsa üzülürüm. Götünden hayalî bir halk uydurup onu yüceltme eşekliğini gençlik dönemimde bıraktım. Halk benim halkım, ama halk benim kılavuzum değil. (Bu yazdığım darbeciliği cuntacılığı imlemez, götlek! "Halk istediğini seçer, ben halkın seçtiğini beğenmek zorunda değilim" demek. Demirel’i 50, Ecevit’i 40 sene başının üstünde taşımış bir halk. Sandık edebiyatına başlama, ağzımı bozdurma, konu o değil). İyi kötü yarım buçuk aydınım lan ben. Halkın kuyruğuna mı takılacağım? Sizin gibi paraya pula, makama mevkiye ünvana, gazete köşesine, TV programına satılık aydınlardan da değilim. Fiyatım yok. “Herkesin bir satın alınma noktası vardır”ım yok. Kredi borcum yok, villa taksidim yok. 2007 dönemecinde apoletli laik faşistlere diklenip açık-gizli kemalist "solcu"ların [laikliği solculuk/solculuğu (sadece)laiklik sandıkları için tırnak içindeler] mahallesinde taşlanmaktan çekinmemişim, sizin telaffuzunu yeni öğrendiğiniz vıcık vıcık "milleeğğt"ten hiç çekinmem. Onların mahallesine hiç taşınmayacağım zaten. Böyle marcinal marcinal takılıcam. Siz gidin zengin olun, ünlü olun, ileride siyasete girip makama mevkiye kavuşun; yeter ki gidin, benden uzak olun!





15) “Milleeğğt” kadar tiksindirdiğiniz bir diğer laf da “bu ülkenin başbakanı”. Adam kendisi bazen utanacak noktaya gelip “ben ben ben” dememek için, bunun çok sırıttığı durumlarda kendisinden “bu ülkenin başbakanı” diye bahsediyor. Genellikle “Ne? Bana ha! Eleştiri ha? Kaşımın üstünde gözüm ha?” diyeceği zaman bunu “bu ülkenin başbakanına ha” diye ifade etme ihtiyacı duyuyor. Aynen kaptınız. Ama bak söyleyeyim, solcu geçmişinizle birlikte düşünülünce çok rezil görünüyorsunuz. (bkz. başkası adına utanmak)





16) Peki neden bu kadar öfke, nedir bu kişiselleştirme? Şim'şöyle: 2007'den beri, AKP'li olma suçlamasına karşı kendimle birlikte bu karaktersizleri de savundum. Canla&başla. Geldiğimiz noktada ise elbette büyük bölümümüz için AKP'lileşme ithamının kemalist zekâ seviyesinde bir itham olduğu ortaya çıkmış olsa da, bu karaktersizler AKP'lileşmenin de ötesinde RTE'cileşmiş durumdalar. Bana kendimi salak gibi hissettiren ne AKP ne kemalizm. Bana kendimi salak gibi hissettirenler işte bu eski solcu yeni RTE'ci takımı ve haliyle onlara sadece küfür hakkım değil, küfür borcum var!





+Herif ateist. RTE öyle diyor diye o da "hocaefendi" diye yaltaklanıyordu Gülen'e. Bugün baktım "casus" diyor. Şimdi ben küfretmeden nasıl sakinleşeyim? "Sana ne aq çocuğu, senin kavgan mı bu kavga" diyeceğim, ama belli ki onun kavgasıymış. Asıl kendimin aq, bu saate kadar anlamadım.





17) Bu süreçten, bu tartışmalardan bir gün aklımda tek bir şey kalacaksa o da şu olur: Birileri, cemaatin zavallı RTE’yi mağdur ettiğini düşünebilen birileri, daha önce AKP’ye oy vermemiş ama bu ses kayıtları komplosundan etkilenen çok sayıda seçmenin bu “haksızlığı” protesto maksadıynanbu kez AKP’ye oy vereceğini yazabildi. Palavraya bak. Hayal gücüne bak. Yukarıda, 14’te dediğim gibi, AKP’nin oy oranını merak bile etmiyorum. Hatta bu yazıyı internetim kesikken, alelacele, seçim öncesinde yayınlamam da bundan. Yani AKP’nin oyu düştü veya yükseldi diye bunları yazdığım sanılmasın diye. Anket haberlerine tıklamadım. “AKP’ye yapılan haksızlık” çok fantastik. Daha önce AKP’ye oy vermemiş ve fekat zavallı RTE’ye yapılan bu haksızlığı protesto için AKP’ye oy verecek insan varsa tanımak, incelemek, bir-iki soru sormak, haksızlık ve protesto konularında kendisinden feyz almak isterdim.





+ Çevremde var, “herşeye rağmen” AKP’ye oy verecek olan. Ama “RTE’ye alçakça saldırıyorlar, o da yiğitçe ve kahramanca direniyor; inadına oy vermek lazım” filan demiyorlar. (Bu nasıl bir fantazidir Allahım halen gülüyorum. On yıl lan on yıl. On yılllık başbakana nerenizden baktınız ki bunu görebildiniz). Hatta “RTE hırsız değil” de demiyorlar; “hepsi hırsız, RTE de hırsız” diyorlar. “Kim çalmıyor ki? O da çalsa ne olur?” diyorlar. Seçimi zaten hırsızlar arasında yaptıklarına inanıyorlar. Dine koysam almıyor, ahlâka koysam sığmıyor. Siz de bu seçimin sonunda AKP birinci parti oldu diye, haklı çıktık diye sevineceksiniz. Çekeceğim fotoğrafınızı. Dilerim siz sonradan olma, dolaylı ve dolambaçlı ve yavşak sağcılar, dolaysız ve deneyimli sağcılarla el ele vererek yol açtığınız bunca çürümenin bedelini öte âleme kalmadan, bu hayatta ödersiniz; biz de dünya gözüyle görürüz. O gün geldiğinde “Bennn hiçbir zamannn...” diye başlayacak savunmalarınızı anında çürütmek için ben ve muhteşem hafızam burada olacağız...






Adlarını da listeleyecektim ama şimdi baktım çok küfürlü konuşmuşum, vazgeçtim liste vermekten. Hadi bismillah, silmeye başlıyorum...





Okuma Parçası: 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ertesi günü yazdığım şu yazıyı okumadıysanız okuyun. Diğer yazılarıma kıyasla kısa bir yazı sayılır. O sıralarda politik bir site olmamakla birlikte kemalistlerin, ulusalcıların ağırlıkta olduğu derKi.com’da yazıyordum. Sadece derKi yazarlarının üye olabildiği ve 100 civarında üyesi bulunan yazışma grubunda ateşli tartışmalar yürütüyorduk ve ben tek başımaydım. Yazının dili onlara, derKi yazarlarına hitap eden bir dil. Okuyun bakalım, AKP’yi savunurken AKP’li miymişim. Okuyun bakalım, askerî vesayet kalkınca buralar hep cennet olacak, reis şahane bir insan filan mı demişim.http://mehmetordekci.wordpress.com/2007/08/08/onumuzdeki-asil-tehlike-cezayir-olmak-2/