Olimpiyat Dini ve Seçimler
Olimpiyatları anlatırken [1890-1894] Coubertin Eski olimpiyatçılığın olduğu kadar Modern olimpiyatçılığın da bir din olduğunu söylemişti [Gillet, 1975]. AKP bu dinin ev sahipliğini yapmak için dört kere teşebbüste bulundu [2004, 2008, 2012, 2020]. Olimpik hareketin görkemli mabetlerini İstanbul’a kurmaya çok hevesli. AKP ve Olimpiyat dosyasında mektubu olan muhalif partiler [CHP, MHP] yüzyıllık kutsal kapitalist-emperyalist söyleme kaptırmış gidiyorlar. Gençliği ve insanlığı “olimpik dine” çağırıyorlar. Artık, her mahallede bir cami, bir okul ve stadyum olacak! Bu sayede, müslüman kardeşlik, olimpik kardeşlik gelişecek, dünya barışına ve demokrasiye katkı sağlanacak! Kutsal seçim kazanılırsa İstanbul cennet olacak.... Yüzyılı aşkın [1894] bir süreden beri barış söylemi ile kendini vareden olimpiyatlar iki dünya savaşına, ülkeler arası savaşlara engel olamadı! Zaten böyle bir amaçla kurulmamıştı. Modern olimpiyatları başlatma kararı veren Coubertin Genç Fransızların beden eğitimiyle Almanya’nın askeri gücünü yakalama kaygıları taşıyordu. Birleşmiş Milletler tarafından 2009’da barış, insanlık yardımı, egitim, eşitlik ve çevre konularında gözlemci statüsüne yükseltilen IOC Suriye konusunda kayda değer bir şey yapmadı. Web sayfasında [www.olimpic.org] Suriye kelimesini arayın, karşınıza kaydadeğer bir şey çıkmayacaktır. “Olimpiyatlar askeri yanını açıkça ortaya koymayan savaş stratejisidir.” Bounes Aires’te Suriye’yi kana boyayan kötü adam ve barış peşinde koşan iyi adamlar oyunu sahnelenmektedir, orada yapılan sosyal gerçekliği çarpıtmaktır. Suriye sorusuyla ya da olimpiyatların olumsuz ekonomik - sosyal etkilerine yönelik sorularla karşılaştıklarında hemen olimpik anlaşma, olimpik felsefe gösterilir; Babalarından [Pierre Coubertin] kalma olimpik anlaşma iyi bir “temizleyicidir”. Onunla, Coubertin- Hitler ilişkisi ve Franko- Samarah ilişkisi silinir barış elçisi ve humanist olurlar; Meksika, Berlin, Atina, Vancouver’in pis kokuları gider. Ortaya bütün kirlerden arındırılmış, tertemiz bir olimpiyat tarihi çıkar... Olimpik anlaşma sosyal gerçekliği ve kendinin ortaya çıkardığı sorunları çarpıtan, gizleyen ve yalanlar üreten ideolojik bir mekanizmadır.
Olimpiyat komitesinin Web sayfalarında bulabileceğimiz Olimpik anlaşmanın İngilizcesi 95, Türkçesi 45 pdf sayfası. Olimpik felsefenin özü olimpik ilkelerdir. Bu ilkeler bütün dinler gibi toplumu bir yaşam biçimine davet eder. Sosyal yaşamı yönlendirir. Olimpik anlaşmanın birinci ilkesi olimpizmdir, egitim ve kültür aracılığıyla efor harcamaktan zevk alan bir yaşam biçimine çağırır. Bedensel performans mutluğun anahtarıdır. Madalya etrafında sağlanan bir saadet zinciridir, madalyanın sağladığı maddi olanaklar gençleri aşırı performansa teşvik eder [citius, fortius, altius]. Aşırı antrenman ve dopingle acı veren bir yaşamdan zevk almaya çağırır. “Sadomajostik” yaşam tarzını örnek yaşam olarak sunar. Başka bir ilkesi insanlığın uyumlu gelişimidir. Bu uyumlu gelişme insanlığı sosyal barış mertebesine taşır. Spor aracılığıyla gelen uyumlu gelişmeye şöyle bir bakalım; Bu uyumlu gelişme kendine özgü sosyal şiddet türü olan holiganizmi ortaya çıkardı ve yogunluğu gittikçe artıyor. Ayrıca kendine özgü bir başka şiddet olan, -fizyolojik/biyolojik şiddet- olarak nitelendirebileceğimiz dopingi ortaya çıkardı. Bir milimetre veya bir kaç saniye ilerlemek amacıyla insanlık yüksek robot seviyesine taşındı! Daha verimli bir yaşama adım atan insanlık mutlu olma masrafından bile kurtulabilir! Diğer önemli bir ilkesi ise fair playdir. Fair play insani ilkeleri merkeze alan moral ilişkiler bilinci değildir; beceriler üzerine kurulu dünyanın kurallarını ve insanı insana karşı konumlandıran Sosyal Darwinist ilkeleri temel alır. Sporu, sporculararası ilişkileri fonksiyonalist [görev] ilkelerle temellendirir. İyi olan oyuna zarar vermemektir. İnsanlığı gayri insanî düzenden korumak yerine şeytan üreten sistemi korur. Futbolda gole giden bir oyuncuya şiddet uygulamak [tekmeleyerek durdurmak] tercih edilir ve taktir toplar. Box gibi dövüş sporlarında ise sporcu sadece rakibin şiddetinden kaçarsa ve şiddet uygulamaktan uzak durursa hakem tarafından uyarılır. Bir çok oyunda şiddetten kaçmak oyunu sabote etmek anlamındadır. Fair play ahlaklı, adaletli ve şiddeti ortadan kaldıran bir yaptırım değildir, güçlü haklıdır ilkesi üzerine kurulu varoluşsal olarak şiddet üreten yapının şiddet dozunu azaltmak ve ahlakı kişiselleştirerek kötü ve iyi örnek davranışla şiddet ve ahlaksızlık üreten yapıyı gizlemek, meşrulaştırmak için kullanılan bir maskedir.

Anvers [1920] Olimpiyatına alınmayan Türkiye ev sahipliği seçimini kazanacak mı? Olimpiyat seçimleri Horst Dasler zamanından beri parayla kazanılır. Kurduğu sistemle UOK’yi kendine bağladığı söylenir. Kuweyt’li Şeyh Ahmed El- Sabah günümüzün Horst Dasleri olarak da bilinir. Nisan ayında Kuweyt ile Türkiye arasında üst düzey bir görüşme gerçekleşti. Karşılıklı yatırımları olan iki ülke. İstanbul Şeyh Ahmed kozunu kullanacaktır. Babasının mirası üzerine 22 yıllık bir deneyime de sahip. Asya Ulusları Olimpik Komite Başkanı [ANOC], olimpik dayanışma fonu adı altında 435 milyon doları elinde bulunduruyor. Etrafında bir sürü yolsuzluk [corruption] çıkmasına ragmen durumunu koruyabildi. Son dakika golüyle Vizer’in Uluslarası Spor Anlaşmaları Başkanı olmasını sağladı. Bu nedenle ona kral yapıcı da denir. Ancak Vizer Putin’nin Judo arkadaşı ve yarı devlet olan Gasprom dünyadaki bir çok kulübün ve federasyonun sponsorluğunu yapıyor. Spor işinin büyük oyuncularından Rotenberg de Putin’nin arkadaşlarından. Sochi’ye [2014] 7.4 milyon dolarlık imza attı. 27. Üniversite Oyunlarını Putin Kazan’da başlattı, 2013 Dünya Atletizm Şampiyonası Moskova’da yapıldı. 2014 Kış Oyunlarını Sochi’ kazandı. 2018 Dünya Futbol Şampiyonasını Rusya’da yapılacak, 2015 Avrupa Basketbol Şampiyonasını Ukrayna kazandı. Kısaca, Rusya spor alanında önemli bir aktör.
Ev sahibi, Olimpiyat başkanlığı ve olimpik branşların belirleneceği seçimlerde bir paylaşım olacağı kesin. Kime ne düşeceğini kesin olarak bilemeyiz. Türkiye’nin diğer aday ülkelere göre daha fazla yatırım yapmak zorunda olması bir dezavantaj olarak görülüyor. Tam tersine bu durum bir avantaj sayılmalıdır, zira yatırım ne kadar fazla olursa olimpiyat endüstürüsü o kadar çok kar edecektir. Şeçime üç gün kala Hürriyet ve Akşam Sergey Bubka’nın Türkiye Atletizm Federasyonu’na 15 milyon dolarlık bir bütçeyle transfer olduğu haberini verdi. Eğer bu haber doğruysa Türkiye şimdiden kesenin ağzını açmaya başladı. AKP tüm burjuva politikacılarının yaptığı gibi buradan bir başarı öyküsü çıkarmaya çalışacaktır. Ayrıca, olimpiyatlara ev sahipliği yapmak ve her kente bir stadyum yapmak ne kadar başarı kabul edilebilir, ayrı bir tartışma konusu. Ortada alt yapı ve deprem poblemi dururken olimpiyatlar için yapılacak harcamaların şöyle bir anlamı olabilir. AKP’nin olimpiyatlara oy için ihtiyacı var ama bu oyu almak için uluslararası oligarşinin oyuna ihtiyacı var. Bu seçim ne kadar halkın seçimi olabilir, kazananlar ne kadar demokrat olabilir? Şehir merkezinden yoksulları ve evsizleri kovan olimpiyatlar ne kadar sosyal barışı sağlayabilir?