Modernist İslam anlayışı
İzzet Derveze ve Muhammed Heykel'in kaleme almış oldukları siyer kitaplarına dikkat edilirse bütün ilahi bağlamından koparılmış, beşerileştirilmiş ve arzileştirilmiş bir peygamber portesi çıkar karşımıza. 'Manevi şahsiyet' yani tüzel kişilik gibi halk üzerinde inanılmaz bir etkiye sahip olan peygamber yoktur artık.Modernist İslam, aydınlanma sonrası ortaya çıkan nevzuhur bir cereyan. İlk nüveleri Mutezileye kadar uzanır. Hatta bazı araştırmacılara göre modernistler, mutezilenin çağdaş bir versiyonu gibi. Bizce bu iddia itizal ehline yapılabilecek en büyük iftradır, zira dini 'tahrif ve tahrip' konusunda mutezile modernistlerin eline su bile dökemez.
Bu güruhun İslam'ı algılayış ve yorumlayış tarzı tamamen akli daha doğrusu rasyonel/pozitivisttir. Amaç ve niyetleri konusunda kesin bir yargıda bulunmak mümkün değil. Kimine göre olabildiğince samimi ve hasbi, kimine göre ise casus ve haydut bir güruh. Yani anlayacağınız bu camia hala derin bir 'meşruiyet krizi' içinde bocalamakta.
Bazı araştırıcılar bu cereyanın ilk ayağı olarak Hintalt kıtasında Seyyid Ahmet Han ve Mısır'da Muhammed Abduh'u gösterirler, sonrasında onu tilmizi Reşit Rıza ve Fazlurrahman takip eder. Bizdeki Ankara Okulu ve onun kültürel açılımı olan İslamiyat/kitabiyat çalışmaları tamamen Fazlurrahman'ın düşünceleri üzerine kurulmuş gibi görünüyor. Tabii ki Muhammed Ali Lahori ve onun gözde takipçisi (kopyacısı mı demeliydim) Muhammed Esed'i unutmuyoruz.
Bu güruh tek kaynak olarak Kuranı referans alır. Hadislerin güvenirliliğinden derin bir kuşku içindeler. Sünnet denilen olgu tek kelimeyle ata yadigarı asılsız ve mesnetsiz bir gelenek. Biricik merci Kuran, ancak bu bildiğimiz ve alıştığımız cinsten otantik bir Kuran değil. Yeniden tanımlanmış, kurgulanmış ve modern süzgeçten geçirilmiş çağdaş bir Kuran. Tam da İslam düşmanı olan oryantalist paradigmaya denk düşen bir okuma biçimi.
MÜNKABIZ DÜŞÜNCE
Ebu Zeyd ve Hasan Hanefi ise son dönemlerin en sari bir hastalığı olan 'tarihsellik', 'zamansallık' saçmalığına yürekten inanmış bulunuyorlar. Kuran ve İslam, belli bir tarihsel zaman kesitinin, muayyen bir coğrafi ve sosyal yapının eseri. Muhatap sadece bedevi Araplar. Bu münkabız düşüncenin dahi mimarları yine malum zevat yani müsteşrikler.
Bediüzzaman merhumunda bir yerde vurguladığı gibi, sünnetsiz bir Kuran, anlaşılması zor hatta imkansız, muallimsiz bir kitapla eşdeğer. Hz. Peygamberi yani konuşan Kuranı, aradan çektiğiniz zaman, her açıya göre bir renk ve görünüm sergileyebilen, tamamen nesneleşmiş, yol gösterici olma vasfını yitirmiş ilahi bir metin çıkar ortaya. Bu durum hedefi, 'halis hidayet' olan ilahi beyanın açık ifadesiyle tezat teşkil etmekte.
Misyonsuz, vizyonsuz, inşasız ve iddiasız bir İslam imajı. Tam da batılı efendilerin (müsteşrikler) arzu ettiği sevindirici bir durum bu. Modernist düşüncenin mayasında bu tarz ölümcül bir İslami anlayış ve algılayış hakim. Derin metafizik arka planından arındırılmış/koparılmış bir İslam. Modernist eğilimli Müslüman düşünürlerin bu felaketi görmemesi daha doğrusu görememesi büyük bir gaflet.
İzzet Derveze ve Muhammed Heykel'in kaleme almış oldukları siyer kitaplarına dikkat edilirse bütün ilahi bağlamından koparılmış, beşerileştirilmiş ve arzileştirilmiş bir peygamber portesi çıkar karşımıza. 'Manevi şahsiyet' yani tüzel kişilik gibi halk üzerinde inanılmaz bir etkiye sahip olan peygamber yoktur artık.
HURAFELERE TAKILANLAR
Hadisler mevzu, muzice yok, nuzul-u İsa, mehdi ve kıyamet alametleri bir kelimeyle: İsrailiyat. İşin İlginç yanı; Mustafa Sabri,Elmalılı Muhammed Hamdi, Bediüzzaman, Zahit El Kevseriye ve Tabatabai'ye gelinceye kadar bu konularda, şiisiyle-sünnisiyle İslam alimleri (Cahız, Cübbai gibi bazı mutezili düşünür dışında) arasında kopmaz bir icmanın olması. Ne oluyorsa birdenbire bir kısım akil adamlar çıkıyor icmayı, kutsal geleneği, maziyi bir kalemde siliyor, takmıyor ve bunların hepsi 'uydurma' diyor.
İki şık var önümüzde. Ya ümmetin en güzide ve dahi beyinleri bu basit meseleleri anlayamamış, hurafelerin peşine takılmış ya da bu adamlar zavallı ve aldatılmış. Bir tarafta icma-ı ümmet diğer tarafta farzları bile edadan aciz, 'aklı gözlerine inmiş' ve modernite mağduru birkaç seküler kafa. Sizce hangisi haklı?