Müzik

6 Ekim 2013 Pazar

Kızılderili Manifestosu





KIZILDERİLİ REİSİ SEATTLE'IN İNSANLIĞA BİLDİRGESİ

Beyaz Reis, Washington'daki Büyük Reis'in selamlarını iletiyor bize. Bu çok ince bir davranış, çünkü karşılığında bizim dostluğumuzu pek gereksinmediğini biliyoruz. Onun halkı çok kalabalık. Uçsuz bucaksız çayırları kaplayan otlar gibiler. Benim halkım ise az. Fırtınanın yakaladığı bir ovaya dağılmış ağaçlara benziyor. Büyük ve öyle sanıyorum ki iyi Beyaz Reis, bize topraklarımızı satın almak istediği haberini yolluyor. Ama rahat bir yaşam sürmemizi sağlayacak kadarını bize bırakacakmış.

Toprağımızı alma isteğiniz üzerinde düşüneceğiz. Halkım, ''Beyaz Adam'ın almak istediği nedir ?'' diye soracak. Bunu bizim anlamamız zor. Eğer o güzelim havanın, köpüren suyun sahibi biz
değilsek, onu bizden nasıl alabilirsiniz ki ?

Güneşte parıldayan her bir çam ağacının, kara ormanların üzerinde salınan sisin, vızıldayan her arının, halkımızın belleğinde ve düşüncelerinde kutsal bir anlamı var. Ağaçta yükselen özsuyu, Kızıl Adam'ın anısını taşıyor.

Biz toprağın parçasıyız, toprak da bizim parçamız. Hoş kokulu çiçekler kızkardeşlerimiz bizim. Rengeyiği, at, yüce kartal ise erkek kardeşlerimiz. Irmağın köpüren dalgaları, çayırdaki çiçeklerin özsuyu, tayın teri ve insanın teri, her biri bir tek soya, bizim soyumuza ait.

Bu yüzdendir ki, Washington'daki Büyük Reis, bizden toprağımızı isterken, çok şey istiyor.

Beyaz adam'ın bizim yaşam tarzımızı anlamadığını biliyoruz. Onun için bütün topraklar birbirine benzer. Gece gelip topraktan gereksinmelerini alan bir yabancıdır o. Toprak onun kardeşi değil, düşmanıdır; bir kez fethedilince devam eder yoluna.Toprağa aldırmaz bile, babasının mezarını da unutur, çocuklarının mirasını da. Anası olan toprağı ve kardeşi olan gökyüzünü bir mal gibi görür. Doymak bilmez açlığı bir gün toprağı tüketecek ve geriye bir gökyüzü kalacak yalnızca.

Anlıyorum, bizim tarzlarımız sizinkilerden farklı. Toprağımızı satacak olursak bilmelisiniz ki, hava değerlidir bizler için, soluğu beslediği yaşamın üzerinde geçirir. Büyükbabama ilk soluğunu veren rüzgar, onun son iniltisini de karşıladı.Ve o, yaşamı solur çocuklarımıza.

Her şey bağlıdır birbirine. Her şey birbirine örülür. Toprağın başına gelen, O'nun çocuklarının da başına gelir. Yaşamın ağlarını ören insan değildir. O bir ipliktir yalnızca. Ağa her yaptığı, kendi başına da gelmektedir. Halkınız toprağı istila edecek, tıpkı sığınaktan sonra tepeden aşağı dökülen ırmak gibi. Ama halkım ve ben, çekilen sular gibiyiz. Bu yazgı Kızıl Adam için bir giz. Beyaz Adam'ın düşlerini, uzun kış geceleri çocuklarına anlattığı umut ve beklentilerini bilseydik eğer, daha iyi anlardık. Gelen gün, böylesine umutla bakmalarını sağlayacak hangi görüleri nakşediyor onların yüreklerine ?

Gökyüzü, sessiz yüzyıllar boyu halkım için sevecen gözyaşları döktü ve bize değişimsiz ve sonsuz gözüktü. Bu bir gün değişebilir. Bugün hava iyi ama yarın bulutlarla örtülebilir. Sözcüklerim hiç değişmeyen yıldızlara benzer. Washington'daki Reis, Seattle'ın sözlerine güneşin doğacağına ya da mevsimlerin geleceğine inandığınca güvenebilir.

Bir zamanlar bizim halkımız da, tıpkı rüzgarın kabarttığı denizin kabuklarla kaplı dibi örtüğünce kaplardı toprağı. Ama bu çok önceydi, kabilelerin ululuğu artık acılı anı yalnızca. Ama durmayacağım bunun üzerinde ya da ağlamayacağım zamansız çürüyüşümüze. Ne de soluk yüzlü kardeşlerimizi bunu hızlandırmakla suçlayacağım, çünkü pek çoğumuz kabahatliyiz bu konuda.

Sizin Tanrınız, bizim Tanrımız değil ! Sizin Tanrınız halkınızı her geçen gün daha da güçlendiriyor. Bizim halkımızsa bir daha dönmemek üzere çekilen sular gibi geriliyor. Beyaz adam'ın Tanrısı halkımızı seviyor olamaz, yoksa esirgerdi onu. Hâyır, bizler kökenleri farklı, yazgıları farklı iki ayrı soyuz. Aramızda pek az ortak nokta var. Atalarımızın külleri bizler için kutsaldır, onların dinlendikleri yerse kutsanmış... Sizlerse pek üzüntü duymadan uzaklaşıyorsunuz atalarınızın mezarlarından. Ölüleriniz mezarın kapısından geçip yıldızlar arasında dolaşmaya başlar başlamaz unutuyorlar sizleri ve doğdukları toprakları. Bizim ölülerimizse, onları var eden o güzelim dünyayı asla unutmazlar. Onun yeşeren vadilerini, mırıldanan ırmaklarını, görkemli dağlarını, parça parça ovalarını, yemyeşil kıyılı göllerini, körfezlerini hep severler ve yalnız yürekli yaşamlarında sevecen özleri, sık sık o Mutlu Av ülkesinden dönüp gelirler, bizi avutmaya ve kucaklamaya...

Gece ve gündüz bir arada barınamaz. Kızıl Adam, Beyaz Adam'ın önünden kaçtı, sabahleyin pusunun önünden kaçtığı gibi...
Yine de öneriniz adil gözüküyor, halkımın bunu kabul edip önerdiğiniz ortama çekileceğini sanıyorum. Ondan sonra da ayrı ve huzur içinde yaşayabiliriz; çünkü Büyük Beyaz Reis'in sözcükleri bana, koyu karanlıkların içinden halkıma seslenen Doğa'nın sesi gibi geliyor.

Ay bir kaç kez daha dönsün, birkaç kış daha geçsin; yüce Ruh'un koruması altında bu uçsuz bucaksız topraklarda gezinen ya da mutlu yuvalarında yaşayan güçlü ev sahiplerinden kimse kalmayacak, o bir zamanlar sizinkinden daha güçlü ve umutlu olan bir halkın yasını tutmaya... Ama halkımın bu amansız yazgısına neden üzülüyorum ki ? Kabileler birbirini izler, uluslar da öyle... Tıpkı denizin dalgaları gibi... Doğanın düzenidir bu ve üzüntünün hiçbir yararı yoktur. Sizin yok oluşunuz henüz uzak olabilir, ama o gün de mutlaka gelecektir; çünkü Tanrısı bir dost gibi yanında dolaşan ve kendisiyle konuşan Beyaz Adam bile kaçınamaz bu yazgıdan. Belki sonrasında kardeş dahi olabiliriz. Göreceğiz bakalım.

Öneriniz üzerinde düşünecek ve kararımızı bildireceğiz. Ama kabul etsek dahi, şu an ve burada, dilediğimiz zaman rahatsız edilmeden atalarımızın mezarlarını ya da dostlarımızla çocuklarımızı ziyaret edebilmeyi şart koşuyorum. Bu toprağın her parçası halkımın gözünde kutsal. Her yamaç, her bir ova ve köyü, artık çok gerilerde kalmış günlerden birinde mutlu ya da acı bir olayla kutsanmıştır.

Yalnızlığa adanmış bir yer yoktur yeryüzünde. Geceleyin,köylerinizin ve kentlerinizin sokaklarında el ayak çekildiğinde, onlar bir zamanlar üzerlerinde gezinen ve bu güzel ülkeyi hala seven ev sahipleriyle dolup taşacak. Beyaz Adam hiç yalnız kalmayacak. Adil olsun ve halkıma iyi davransın, çünkü ölüler güçsüz değildir.

Ölü mü dedim ? Ölüm yoktur ki. Yalnızca dünya değiştirir insan ! . .