Müzik

19 Eylül 2013 Perşembe

Leyla Bingöl

Müslümanlara Serzeniş ;
rachiel
İçine düştüğümüz derin kuyudan kurtulmamız için yazmamız gerekiyor...
Rabbim kalemime dokun...
Rabbim kalbime dokun...
Rabbim ellerime dokun...
Bazen, biz dünyadaki insanların bir mezarın içinde kendi rızamızla yaşadığını düşünüyorum. Ayaklarımızın altındaki zemin aslında hiç yokmuş gibi, küçücük, daracık bir çukurda gırtlak gırtlağa neye karşı olduğunu bilmediğimiz bir kavganın içinde. Biz dünyada yaşananlardan dünya ise onun içinde kendi ellerimize hazırladığımız cehennemden habersiz... Mısır'da darbe sonrası yaşanan katliamlar, Suriye'de kimyasal gaz kullanımı, Doğu Türkistan Müslümanlarına yapılan zulüm... Arap baharı, insan pazarı... Dünyanın açlıktan kırılmak üzere olan geri kalan kısmı...
Savaşlar, yıkımlar, katliamlar, göçler...
-Biz böylece onların bir kısmını diğer bir kısmıyla imtihana çektik. (En'am-53)
Birbirimizle imtihan oluyoruz ama bu durumdan zerre kadar rahatsız değiliz. İslam ruhu, Ümmet bilinci dediğimiz şeyleri hak getire. Bütün İslam alemi parçalara ayrılmış ve her bir parçası İslam adına mücadele ettiğini zanneden birilerinin önderliğinde politize edilmiş gruplarla varlık mücadelesi veriyor. Üstelik kendi varlığını kardeşinin, dindaşının yok olması üzerinden devam ettiriyor. Şehirler birer kan gölü, mabedlerde ise ilahi iniltiler yerine kibirli kükreyişler hakim. Her bir cami bir propaganda merkezi olmuş, Müslümanlar birbirlerine savaş açma, birbirlerinin kuyularını kazma işlerini camilerde planlar olmuş hatta bazı camiler bununla bile kalmayıp beşerin yıkım duygusundan nasibini alarak yok olmuş. Kamusal alan ve özel alan diye saçma bir ayrım getirerek dini sosyal hayattan söküp alan ve sadece mabedlere hapseden mimsiz medeniyet batı, şimdi buna bile katlanamayıp dinin yaşatıldığı mekanları şuursuz Müslümanlara yok ettiriyor . Esed'in ordusu Şam' da cami bombalayabilir, Sisi'nin askerleri Mısır'da camiye sığınan Müslümanlara balta ile saldırıp camiyi tahrip edebilir. Kimse tepki göstermez ama Avrupa'da veya Amerika'da Hıristiyanlar tarafından bir cami yıkılsa yada hakaret edilse bütün "İslam dünyası" ayağa kalkar. O Filistin'i İsrail'in kucağına bırakan Müslüman yöneticilerimiz ve buna ses çıkarmayan din alimlerimiz peşi peşine kınama mektupları, bildiriler yayınlar halkı tepki için meydanlara çağırır ama kardeşlerimizin katledildiği yanı başımızdaki toprakların konusu açıldığında 3 maymundan farksızlaşırlar. Çünkü biz dindarlığımızı ve tepkisel mekanizmalarımızı bile bir öteki olmadan yaşayamayız ve bu öteki hep yabancı olmalı yani bizden biri olmamalı. İslam algımızı bile sloganvari bir anti Amerikan bir duruş üzerinden şekillendiririz. Bütün şerlerin anası Amerika'dır. Peki ya kendi içimizdeki Amerikan! Alnı secdeden kalkmayan, sarık ve cübbeyle dolaşan ama ne İslamı ne Resulullah'ı zerre kadar idrak edememiş Amerikan? Biz bunların varlığından bile habersiz çünkü içinde yasadığımız dünyayı kendi korkularımız, sevinçlerimiz, cekincelerimizden ibaret sanıyoruz. Kendi ideolojimize, dünya görüşümüze uyduğu surece başkasi olabiliyor, acılarına "ortak"oluyoruz. Ve o kadar çok körleşmişiz ki yaşadığımız hayal kırıklıkları, mutsuzluklar, umutsuzlukların yaratıcı tarafından zaten bilindiğini ve şu ayete muhatap alındığımızı bile göremiyoruz;
- De ki: "Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin.(zümer-53)
Ferdi değil, sosyolojik bir körlük yaşıyoruz. Bu toplumun/ümmetin içindeki tüm bireyler körleşmemiş, basiretleri kapanmamış olsaydı şayet şu tespit dışarıdan değil herhangi bir aklıselim Müslümandan gelirdi; "öteki"yle yan yana yaşamaktan her zaman rahatsızlık duymuş olan Hıristiyan Batı, ifade özgürlüğüne saygılı toplumlar ortaya çıkarabilmişken, uzun zaman yan yana birlikteliği uygulamış olan Müslüman dünyası neden artık fanatizmin kalesi? (Amin Maalouf-Ölümcül kimlikler). Buna Batının ve Amerika'nın Müslümanlara yönelik olumsuz politikaları, sömürüyü, yasakları, ekonomik ambargoları ve daha bir çok sebep sayabiliriz ama aslında gerçek sebebibini kur'an ne güzel açıklıyor; Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değişitirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez (Rad suresi-11). Bu ayet aslında son iki asırdır yaşadığımız herşeyi açıklıyor. Modernitenin dayatmalarını,ekonomik bunalımları, savaşları, meşruiyet krizlerini, toplum mühendisliklerini, kitleleri hipnotize etmiş gibi peşinden çeken-yönlendiren ideolojileri ve aklınıza gelebilecek tüm sosyolojik değişimlerin beşeri iradenin bir sonucu olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
İslam toplumlarının günden güne içine düştüğü bu bölünmüşlük, kopmuşluk ve kayıtsızlık her gün biraz daha derinleşiyor ve biz Müslümanlar bu olumsuz derinleşmenin müsebbibi olarak hep bizden olmayan toplumları ve onların ürettiği sistemleri görüyoruz. Kendi öz eleştirimizi yapıp, sorunları dışarıda değil içimizde arayıp, ilk önce Kur'an'a sonra da birbirimize sarılmalıyız ki düştüğümüzde bile düşüşümüzü Allah yönlendirsin.